Çocukluğumuz, ismini, Tiyek Köyünün kurucusu Ömer Dede’den alan Dedemli Köyünde geçti. Yaz gelince hayvanları da alıp doğruca Yaylanın yolunu tutardık. Hayvanları götürüp getirirken yılda bir kez onlarla beraber bir yürüme idmanı yapmış olurduk. Köyde pek az kişi kalırdı. Bazan bir kaç kafadar yürüyerek Yaylaya gittiğimiz de olurdu. Binek hayvanları olanlar genellikle at, eşek ya da katırlarıyla gidiş geliş yaparlardı.
Binek hayvanları olan köylülere Devlet “damga” verirdi. Yani kesilecek ağaçlar ormancılar tarafından belirlenir ve numaraları üstüne yazılarak, taşıyacak hayvanı olan köylülere kura çekmek suretiyle dağıtılırdı. Bu ağaçlar kesilerek hayvanlarla yolların kenarına kadar taşınır ve oradan da kamyonlara yüklenerek şehre götürülürdü. Bu şekilde çalışan kamyon sayısı 5-6 kadar idi. Şehre odun taşıyan kamyonlar dönüşlerinde yokuş yukarı boş olarak gelirlerdi. İşte bu odun kamyonlarının üstüne binerek köye gider gelirdik.
Yol kenarında kamyon beklerken büyüklerimiz bize sorarlardı: Yolu dinleyin bakalım kamyon geliyor mu?. Yola eğilerek kulağımızı yaklaştırır dinlerdik. İnanılması güç bir olay ama biz çocukken hangi kamyonun geliyor olduğunu yoldan dinlediğimiz sesten bilirdik. “Ali beyin kamyonu geliyor” dediğimizde bekleyenler sevinirdi. Ali bey nazik konuşma-tavırlarıyla tanınır ve sevilirdi. Burada ismini yazmak istemediğim biri var ki O’nun kamyonu geliyor dediğimiz zaman bekleyenler sevinmezdi. Adam kötü biri değildi. Fakat onun bir oğlu vardı ki kamyona kimseyi bindirmezdi. Sadece odununu kendilerine veren odunculardan tanıdıklarını kamyonuna nezaketten uzak muamelede bulunarak bindirirdi.
Herkes günü geldiğinde çeşitli nedenlerle bu köyden, bu Hassa’dan, Hatay’dan, Türkiye’den ve Hatta Dünya’dan ayrılıyor. Götürebildiği kadarını götürüyor. Geriye anılar kalıyor.
Herkesin geriye iyi hatıralar bırakması dileklerimle..
Dedemli Köyünden Ali COŞKUNER