Antakya-K.maraş oluğunun tabanında Hassa ve Aktepe’nin doğusunda yer almaktadır. Bu kısımda topoğrafyanın esas şeklini almaya başlaması Neojen sonu ve Kuaterner başlarına rastlar. İlk hareketlerin Miosen sonlarında başlamış olmasına rağmen günümüzdeki görünümün gelişmesi Pliosen sonu Pleistosen başlarında meydana gelen hareketleri takiben olmuştur.
Bu hareketler sonucu oluşan kıvrılmalar ve çökmelerle graben sistemi teşekkül etmiş bulunuyor. Bu esnada geniş lav örtüleri meydana gelmiştir. Bunlardan bir kısmı Hassa ve Aktepe arasında birikinti konilerinin ve yeni lavların altında görülen eski bazaltları oluştururlar.Müteakiben Pleistosen ortalarında yeni hareketler vuku bulmuş ve gençleşen yarıklar boyunca bazaltik lavlar meydana çıkmıştır.
Leçeyi oluşturan lavların çıktıkları yerlerde Yarımay tepe Büyükay tepe inşa edilmiştir. Lavların akışı ile orta kısımlardaki yüksek tepeler, lav örtüsünün içinden yükselen dik yamaçlarıyla bir takım adalar haline gelmiştir. Bu tepelere “Ger” denilmektedir.Terkibi doleritlerden oluşmadır. Anortit miktarı % 54′tür. Strüktür ofitiktir. Üst kısmı gaz kaybı neticesinde sünger görünüşüne dönüşmüştür. Akıntılar dik bir kenarla sona erer. Yer yer bazaltik prizmalar teşekkil etmiştir. Üst kısımlarda bilhassa yeni akıntılar “bloklu lav” karakterindedir.
Leçenin Hassa Doğusunda orta kısmında rakımı 380 m kadardır. Buranın Doğu ve Batısında ise 350 m yi bulur. Yani kalınlığı orta kısımda 30, kenarlarda 10 metre kadardır.
Lav akıntıları mahreçlerinden Aktepe Güneydoğusuna kadar 25 km lik bir yol kat etmişlerdir. Lav örtüsünün üstündeki akış yönlü eğim %0 12 civarındadır. Güneyde, bir dil halini alarak sona ermektedir. Sayısız kapalı depresyonlar ve küçük çukurlar görülür. Bunların bazılarında küçük göller oluşmuşlardır.
Kapladığı alan yaklaşık olarak 130 km karedir. 15 m lik bir kalınlık hesap edildiğinde 1,95 km küplük bir hacmi olduğu tahmin edilmektedir.
GÖZLEM VE İNCELEME SONUÇLARI
Hassa’nın yüzey şekilleri 3’e ayrılır: Nur Dağları, Hassa Ovası ve Hassa Leçesi. Ova ve dağlık alanlar yıllardan beri insanların dikkatini çekmiş, Leçe ise sadece bir taş yığını olarak görülmüş; Ona hiçbir zaman başka şekilde yaklaşılmamıştır. Biz, bu gezimizle buraya dikkat çekmeye çalıştık. Bu gezimizle Leçe’nin gizemini gözler önüne sergilemeyi amaçladık.
Yarımay Tepe: Piroklastik yapıdadır. Hassa Leçesinin en son püskürme mahreci..Bu konik şeklin üzerindeki krater, son patlama ile havaya uçmuş ve geride bir kaldera oluşmuştur. Bu kalderanın genişliği 200 m. yüksekliği ise 40 metre 0kadardır. Bakiye lavlar volkan bacasını tıkamış bulunmaktadır.
Büyük Ger tepesinden bakıldığında lavların Yarımay tepeden çıkarak bir sel gibi aktığı gayet net olarak görülmektedir. Tabakalanmaya dikkat ettiğimizde lav akıntısının aralıklarla en az 5 kez tekrarlandığını fark ettik. Bu lav kütlesinin üzerinde gaz boşalması sonucu oluşan çukurluklar bulunmaktadır. Üzerindeki bitki örtüsü tahrip edilerek, iyice azalmıştır. Büyük alanlarda tek tük çalılar görülmektedir.Tahribattan ders almış bazı vatandaşların koruma altına aldığı yerlerde zeytinlikler gelişmiştir. Korunacak yerlerde bunun devam edeceğini söylemek müneccimlik sayılmamalı.
Büyükay Tepe: Yarımay Tepenin Doğusunda 3 kilometreyi bulan oturum çapıyla muhteşem bir görüntüye sahiptir. Yüksekliği 140 m kadardır. Bu tepeyi yakından incelemedik.
Büyük Ger (Köroğlunun Geri) : 639 metre rakımı olan bu tepeyi oluşturan kütle 2. jeolojik zamanda deniz altı volkanizması sonucu oluşmuştur. Çevresi çok eğimli sırtlardan meydana gelmektedir. Tepesinde bazalt taşlar vardı, işlenmiş olarak. Bu taşların Leçe’den buraya taşınmış olduğu belli. Defineciler burayı da kazmışlar.
Küçük Ger ve diğerleri: Küçük ger ve diğer yükseltilerde inceleme yapamadık. Ancak onların da 2. jeolojik zamanda deniz altı volkanizmasıyla oluşan yeşil kayaçlardan olduğu kuvvetle muhtemeldir.
Stratigrafi çalışması yapılmadı.
Yer kabuğunun Hassa’daki kısmının kırılmadık yeri yoktur. Kırılmalar çeşitli jeolojik dönem/zamanlarda tekrarlanmış ve volkanik malzeme yeryüzüne çıkarak kendini göstermiştir. İlk kırılma ve volkanizma 2. Jeolojik zamanda ve henüz bu topraklar Tethis denizinin işgalinde iken başlamıştır. Çevrede yeşil renkleriyle görünen serpantinitler bu zamanın oluşumları olarak dikkat çeker ve çok yaygındır.
Dikkatimizi çeken bir diğer volkanizma evresi olarak 3. Jeolojik zamanda oluşan bazalt akıntılarıdır. Siyah bir sünger görünümündeki bu lavlar ova tabanını kaplamış ve daha sonraları üzerleri aluvyal topraklarla örtülmüştür. Bu lavların toprak üstünde kalan yüksek yerleri üzerinde ova köyleri kurulmuştur. Günümüzdeki ova köylerinin tamamı bu bazalt kayalar üzerindedir.
4. zaman volkanizması ile Leçe, şimdiki şekline kavuşmuştur. Üzerinde yürünmesi son derece zor bir arazi durumundadır. 3.zaman bazaltları gibi bunlar da siyah sünger görünümündedir. Bunların gözenekleri 3.zaman taşlarına göre sayıca daha fazla ve küçüktür.
Bu durum deprem bakımından Hassa’nın tehlikeli yerde olduğu anlamına gelmez. Bu kırıklardan yeryüzüne çıkmış lavları görmek için fazla aramaya gerek yoktur. Etrafımızda 2.jeolojik zamanda deniz altında oluşmuş yeşil kayaçlar oldukça geniş alanlar kaplar. Yer yüzüne çıkamayıp, toprak içinde kalmış ve üstündeki malzemenin aşınmasıyla yüzeye çıkmış siyah kayaçlar da volkanik arazilerdendir. Bunların yaşları büyük ihtimalle 2.jeolojik zamanın sonlarına doğrudur. 3. jeolojik zamanda yine lav püskürmeleri kendini göstermiş, geniş sahalar kaplamıştır. Bu lavların üzeri 4.zamanda aluvyal malzemeyle örtülmüştür. Bu toprak örtünün altından yer yüzüne çıkabilen bazalt kayalar üzerinde günümüz ova köyleri kurulmuştur. Karasu nehri kenarında da bir Roma şehrinin kurulduğunu tahmin etmekteyiz.
Türkiye’nin Pompeii’si (mi) : Tahminimizce Karasu kenarındaki Roma şehri, nehrin tabanından çıkan lavlarla kaplanmıştır. Bu olaydan sonra Karasu yatağını doğuya kaydırmış, Leçenin batısında ise Hopur çayı oluşmuştur. Gülpınar’ın Küçükger mahallesindeki Mozaiklerin bulunduğu yerdeki evin sahibiyle görüşemedik. Burada işlenerek duvar taşı haline getirilmiş 2. ve 3. jeolojik zamana ait volkanik taşlar gördük. Bunlardan birincisi yeşil renkli ve içerisinde sığ denizlerde yaşayan canlılara ait kabuklar bulunuyordu. Diğeri ise sünger gibi delikli siyah renkli taşlardı.İçlerinde denizel canlı bulunmamaktadır. Bu taşlar Hassa Leçesini oluşturan son lavlara göre daha sağlam, daha az fakat büyük gözeneklidir. Daha fazla gözeneği bulunan Leçe taşlarından işlenmiş olanını göremedik. Bu durum Yukarıdaki tahminlerimizi güçlendirmektedir. Ancak kesin olarak ispat etmeye yetmemektedir.
Bulunan mozaik eserlerinin sapasağlam olması dikkatimizi çekmiştir. Bu durumun sebebi şu olsa gerekir: Buradaki yerleşme aniden yok olmuştur. Eğer normal şartlar altında burası terkedilmiş olsaydı bu mozaik eserlerinin yıpranmış olması, ya da Antakya’daki müzedekiler gibi eksik olmaları gerekirdi.
Korelasyon çalışmalarımız yarım kalmıştır.
Yukarıda belirtilen konuların araştırılması temel dileğimizdir. Bu yapılarak Hassa’nın turizmdeki gerçek yerini alacağı kanaatindeyim.
26 Mayıs 2002 Hassa
Ali COŞKUNER
Jeomorfolog
Kaynaklar: 1- 26.05.2002 Tarihli HASSA LİSESİ İLK KURŞUN İZCİ ÜNİTESİ ile GEZİ ve İNCELEME KOLU Gezi Raporu.
2- Doç.Dr.Turgut BİLGİN. Ceyhan Doğusunda Volkanik Şekiller İle Hassa Leçesi-Gâvur Dağı Kütlesinde Glasiyal ve Periglasiyal Şekilleri. İ.Ü. Yay.1494 E.F. Coğrafya Enstitüsü Yay. 58. 1969. İSTANBUL